herkese selam. açıklamadan da anlayacağınız üzere bugün geçen Ocak ayının bi değerlendirmesini yapacağım. siz de keyifli bir şekilde okuyacaksınız. yazmak dışında her yeniliği denediğim o aya şöyle bi göz atalım bakalım
öncelikle ocak ayına “değişmek zorunda değilsin irem” mantalitesiyle girdim. yeni bir şeye adım atmak demek kendimi her seferinde baştan yaratmak zorunda olmak demek değil sonuçta. çünkü 2024 halim beni gayet tatmin etti. sadece tamamlayacağım eksik parçaları bulup onları yerine yerleştirmeye çalışmak yeni bi benlik yaratma stresinden daha kolay geldi açıkçası. ha “bu değişmek değil mi peki?” diye sorabilirsiniz. evet. bu da değişmek ama kendini sağlıklı şekilde bi üst aşamaya taşıma çabası. anladınız işte beni
yeni bir takıntımın kilidi açıldı: satranç
5 saniyede mat edildiğimde hırsıma kapılıp satranç oynamayı öğrenmeyi kafama taktım. her ortamda ben ve telefonumdaki satranç uygulaması sürekli ve sadece birbirleriyle fısıldaşarak konuşan o gıcık ikili gibiydik. yollar artık benim için 30 dakika değil 3 satranç oyunu kadar sürüyordu. ve bum. ilk satranç galibiyetimi 09.01.2025 tarihinde gerçekleştirdim.
şu an için %57 öğrendim diyebiliriz. en büyük isteğim cep satranç takımı alıp onu çantamda taşımak. başka bi coolluk seviyesine ulaşacağımı biliyorum.
sudoku oynamayı çok sevdim bu ay.
satrançla birlikte bana yüklenen yeni bi özellik de oyun öğrenmek. bundan önce oyunlarla hiç mi hiç aram yoktu. ve bunun hayatımda çok büyük bi eksiklik olduğunu fark ettim. çünkü ne telefonumda ne bilgisayarımda ne çekmecelerimde hiçbir oyun yoktu. sıkıcı biriydim. ama değiştim. kısa sürede hedefimdeki çoğu oyunu öğrendim aslında. yeni hobi edindikçe wishliste eklenecek bir sürü ıvır zıvır da beraberinde geliyor. nintendo switch. gece ve gündüz seni düşünüyorum.
ocak ayı favori hayvanım bebek timsahlar ve northern common cuscus idi.
okuduğum bölüm (yeni medya ve iletişim) gereği sinema dünyasıyla çok iç içeyim aslında. bu yüzden midir bilmem ama geçen sene sadece 17(on yedi) film izledim. son ay 12 film izlemesem izlediğim film sayısı bir elin parmaklarını zorlayacaktı. AMA ocak ayında izlediğim 20 film benim için yeni bi devrin başlangıcı oldu. letterboxd çok önceden tanıştığım ama uzun bi süredir asla muhabbet etmediğim o arkadaşım gibiydi. şu ansa neredeyse her gün buluştuğum bi dosta dönüştü benim için. letterboxd profilim: https://boxd.it/2v8L1
ben el sallama sahnelerinin bile aşırı over react edildiği 1920’li yıllarda çekilmiş sessiz sinemaların bağımlısıyım. Basic bir letterboxd kullanıcısıyım işte. sessiz filmleri sevdiğimi biliyordum çünkü ilk dördümde Umberto D. (1952) filmi var. bir okul ödevi sayesinde tanıştığım şaheser. ama bu sene anladım ki sessiz filmler bu konu özelinde özellikle de alman sineması ahhhhh benim film gecelerim için bir chef kiss hatt bırakın chefi alman sinemaları benim için bir french kiss. bu paragrafta ispanyol sevgime değinmezsem olmaz. bu ay beni ispanyollar çok mutlu etti diyebilirim. ispanyol sinemasının eşsiz tadına da Pedro Almodovar sayesinde doymuş oldum.
Ocak Ayı 5 Yıldız (⭐⭐⭐⭐⭐) Verdiğim Filmler
Talk To Her (2002)
Tabi ki bir Pedro Almodovar filmi. Bu film izleme listemde bi süredir yosun tutuyordu. başrol adamın suratsızlığı yüzünden ona biraz kurulmuş olsam da konu olarak beni çok içine alan bi filmdi. konunun hem çok basit hem de bana göre çok uç olması yüzünden 5 yıldız vermem gerekiyordu.
Videodrome (1983)
BIgGESt PLoT tWiST oF ALL TIMeeeeeee!!!!!!!
bana göre tabi. çünkü filmin konusunu ve sonunu assssla ama asla böyle beklemiyordum. filmin sonunda sanki anlamam gereken çok basit bi konuymuş ama boşlukta ben onu anlayamamışım gibi hissettiren filmler <3 ben. filmlerde gerçek hayatı hissetmekten ve anlamaktan nefret eden birisi olarak bence yaratılan o evren ve gerçeklikle edilgen bağlantısı çok iyiydi. ON yıldız olsa oN yıldız da verirdim.
Party Girl (1995)
Sex and the city severler toplanın ve dağılmadan bu filmi bi izleyin.
Volver (2006)
almodovar’ın ennnnn sevdiğim filmlerinden oldu. çünkü bu film aslında içinde bir sürü farklı özellikli kadın barındırıyor. hepsinin bi noktada birleşen hayatını izlemek ve 2 saat boyunca sadece 2 dakika erkek görmek çok keyifliydi. ellerine sağlık Almodovar ya
Nosferatu (1922)
yeni çıkan Nosferatu filmini izlemeden önce izlemek istedim ve bu kadar iyi bi şey izleyeceğimi bilmiyordum. bir korku filmi olmasına rağmen korku temalarını nadiren içermesi benim en çok sevdiğim şey oldu. karanlık, kasvetli havadan uzak bi korku filmi izlemek aslında çok güzel bi şeymiş. ve bu filmi izlediğimde garibime giden şu oldu.
hayatta her şey evrimleşip değişip gelişiyor şu anki sinemadan da çok memnunum orası ayrı fakat imkansızlıklarla ve daha ne yaptıklarını bile tam bilmedikleri sinema kavramını eğe büke oluşturmaya çalıştıkları bi zamanda bu denli kusursuz bi iş çıkarmaları çok manyakça geldiği için ⭐⭐⭐⭐⭐ artı olarak bu film sayesinde de korku filmlerinin en güzel romantik filmler olduğu düşüncemi de onaylamış oldum. nosferatunun romantikliğini herkes ibret almalı. bu film hakkındaki görüşlerimi bir emergency intercom kesiti ile noktalıyorum.
son bi film daha eklemek istiyorum. bu filme beş yıldız vermedim ama bence bu listede olmayı hak ediyor.
Love on a Leash (2011) ⭐⭐⭐½
bu filme 3.5 yıldız verme sebebim tamamen filmin konusunun garipliği. hayatınızda bi daha böyle bi film izleyeceğinizi sanmam. koşun izleyin. YouTube’ta var. hızını 1.5 yapmayı unutmayın baya yavaş bi film. rica ederim
Bu ayın ilk-lerinin başını çeken benim için film çekmek ve onu kurgulamak oldu.
hayatımda ilk defa baştan bir senaryo yazıp film çektim. bu yıl bunu *mecburen* daha çok yapacağımı biliyorum ve devamı geleceği için çok mutluyum. çünkü gerçekten kamera arkasında olmaktan ne kadar keyif aldığımı fark ettim. kurguladığın dünyayı küçük bi çerçeveden izlemek çok ayrı bi tat kattı ocak ayıma.
mesela geçen ay artık elimin kiri kıvamına gelmiş çoğu şeyi neredeyse hiç yapmadım. hiç oturup yazı yazmadım, hiç günlük yazmadım, hiç kitap okumadım, hiç dergi almadım, hiç modayla ilgilenmedim ya da modayla ilgili şeyler düşünmedim. normalde sürekli yaptığım şeyleri bir ay boyunca yapmamak benden hiçbir şey götürmedi hatta tam tersine soluklanmış oldum. en çok vakit geçirdiğim kişi kendim ve ne yazık ki bazen kendimden de uzaklaşmak istiyorum. kendim için de bunu yapmanın en iyi yolu bildiğim ve tanıdığım irem’in normalde yapmadığı şeyleri yapmaya başlamak ve normalde yaptığı şeyleri de yapmayı bırakmak. kendi içimde kendimle başka bi kendimi deneyimlemek. tanıdığım ve alıştığım halimden uzaklaşıp dinlenirlen aynı zamanda da başka potansiyellerimi açığa çıkarmak çok güzel bi nefes alanı oldu benim için.
sosyal medyasızlık: geçen ay sosyal medyadan çok sıkıldığım bi ay oldu. ki zaten çok içli dışlı olmadığım bu platformların varlığı olmasa daha iyi olur gibi hissettirdiği için o zaman olmasın diyerek hepsini kapattım ve telefonumdan sildim. şu an sadece Pinterest ve tiktok’a sahibim. tiktoku da daha yeni yükledim çünkü açıkça söylemek gerekirse bi nedeni yok. kaydırmaya alışkın tarafımı durduramadım. bunda da bi sorun görmüyorum. zaten sosyal medyalarımı bi challange için silmedim sadece sıkıldım ve el alışkanlığıyla bi şey yapmaktan hoşlanmadıgım için sildim. o yüzden su an sadece tiktok ve Pinterest bana yetiyo. hatta geçen gün pinterestimi düzenledim ve uzuuuun süredir bunu yapmadığım için şaşılası bi keyif aldım bu eylemden. düzenlerken şunu fark ettim ki estetiğim 2024’e göre baya değişmiş. kendi oluşturduğum, yazdığım, gördüğüm, düşündüğüm şeylerden inspo almayı o kadar seviyorum ki. bi noktada herkesin ilham kaynağı önce kendisi ve kocaman bi ilham perisi olarak etrafta dolaşıyoruz. bunu size de hatırlatmak isterim. önce kendiniz sonra da çevreniz hatta tanımadığınız bi sürü canlı için ilham perisisiniz. bilin yani
geçen ay yaptığım en önemli şeylerden birisi ise yeni yıl temizliğiydi. ben her ıvır zıvırı -toksik istifçilerden değilim- saklayan biriyim. dört tane anı kutum var ve bunların hepsi kategori içeriyor.
bu kutuların düzenlenmiş versiyonu aslında. artık hayatımda olmayan çoğu kişinin yükünden kurtulup tekrardan organize ettim ve sadece bakınca iyi hissedeceğim şeyleri bıraktım. böylesi benim ve enerjim için daha iyi 🤍
bunlar dışında bu ay eve geldim ve evimi ne kadar özlediğimi fark ettim. odam benim en güvenli alanım. ve uzunnnnn bir süre sonra tekrar kavuşmak çok iyi hissettirdi 🩷
en çok bad bunny ve bb trickZ dinledim.
şiir okumaya tekrar başladım. yeni keşfettiğim ve en sevdiğim şiir bu oldu.
homeboyumun yaptığı nefis kokteyl eşliğinde big5 finali izledim. en keyif aldığım anlardan biriydi.
özetle çooooook keyifli ve yapmadığım, unuttuğum, deneyimlemediğim çoğu şeyin üstüne tik attığım bir aydı. ocak ayındaki irem'in personasını çok sevdim ve şubattaki halimin en büyük ilham kaynağı oldu kendisi. kendinizin bilmediğiniz farklı versiyonlarınızın tadına bakmak için de kendinize zaman tanıyın.
bayildzmm bu yazıya😻 sudoku kitabını nerden aldın acaba bende baslamak ıstıyorum💘
irem seni çok sevdimm🌟